|
Bu kuruluşlar zaman içinde üye sayısının artması, kapsadıkları coğrafi alanda değişiklikler olması, etkinlik sahalarının genişlemesi gibi nedenlerle yapısal değişime uğramaktadırlar. Hepsi 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kurulmuş olan bu teşkilatlar, gerçekten de dünyada istikrar ve düzenin sağlanmasına önemli katkıda bulunmuşlar, ekonomik ve sosyal kalkınmada büyük rol oynamışlardır. Bu kuruluşlara üye olan ülkeler, kendilerini hem ekonomik ve askeri olarak koruma altına almakta hem de kendi bölgelerinde ve uluslararası sahada daha etkin bir pozisyon kazanabilmektedirler. Gelişmiş ülkeler dahi bu tarz ortaklıklara ihtiyaç duymaktadır. Serbest ticaret alanlarının oluşturulması, bölgesel ticari anlaşmalar, gümrüklerin kaldırılması ve hatta ortak para birimine geçilmesi (AB’de olduğu gibi) üye ülkelerin geleceklerini güvence altına almaktadır. Ortak savunma paktları ise, üyelerin askeri giderlerini sınırlandırmalarına imkan tanımakta, bu alana yapılacak yatırımlar kültür ve eğitim alanına kaydırılabilmektedir.
Benzer bir teşkilatlanmanın Müslüman ülkeler için de önemli faydaları olacağı açıktır. Hem ekonomik hem de teknolojik olarak kalkınmaya ihtiyaç duyan Müslüman ülkelerde istikrarın sağlanması için atılacak en önemli adım, İslam dünyasının merkezi bir teşkilat, yani Türk İslam Birliği altında birleşmesi olacaktır.
Ekonomik Güçlenme ve Refah Artışı
Ekonomik iş birliği, hem istikrarın sağlanması hem de kalkınma açısından önemlidir. Pek çok Müslüman ülkenin acil ihtiyacı, ekonomisinin istikrara kavuşması ve sağlam temeller üzerine oturtulmasıdır. İslam dünyasında endüstrinin gelişimine önem verilmesi, gerekli yatırımların yapılması zaruridir. Bütün olarak bir kalkınma projesi geliştirmek gerektiği de açıkça görülmektedir. Eğitim, ekonomi, kültürel yapı, bilim ve teknoloji birarada gelişmelidir. Bir yandan çalışma alanları teknolojik olarak geliştirilirken, öte yandan çalışanların eğitim düzeyinin ve kalitesinin artırılması sağlanmalıdır. Toplumlar daha üretici olmaya özendirilmelidir. Çoğu Müslüman ülkede yaşanan yoksulluğun, eğitimsizliğin, gelir dağılım dengesizliğinin ve diğer sosyo-ekonomik sıkıntıların ortadan kaldırılmasında ekonomik iş birliklerinin büyük katkısı olacaktır. Serbest ticaret alanları oluşturularak, gümrük birliği sağlanarak ve ortak pazarlar meydana getirilerek bu iş birliği kurulabilir.Müslüman ülkelerin büyük çoğunluğu hem jeo-stratejik olarak avantajlıdır, hem de doğal gaz ve petrol başta olmak üzere değerli enerji kaynaklarına ve doğal zenginliklere sahiptir. Ne var ki, bu kaynaklar ve stratejik imkanlar çoğu zaman gereği gibi değerlendirilememektedir. İslam dünyasında insanların %86′sının yıllık geliri 2000 doların altında, %76′sının geliri 1000 doların altında, %67′sinin geliri ise 500 doların altındadır. Bu durum, İslam dünyasının toplamda sahip olduğu imkanlarla büyük bir tezat oluşturmaktadır.13 Batı tarafından tüketilen petrolün yaklaşık yarısı bu coğrafyadan ihraç edilmekte, dünya tarım ürünlerinin %40′ı da yine bu bölgede üretilmektedir.14 Dünya ekonomisinin başta Basra Körfezi bölgesi olmak üzere, İslam coğrafyasından ihraç edilen petrol ve gaza bağımlı olduğu, pek çok ekonomist ve stratejist tarafından da açıkça ifade edilmektedir.15
|
1990 yılında Sovyetler Birliği’nden ayrılan ve 1991
yılında bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’da, oldukça zengin doğal gaz
ve petrol yatakları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, Sovyetler’in toplam
ekilebilir alanının 1/5′ine sahip olan Kazakistan tarım açısından da
geniş imkanlara sahiptir. Uzaya ilk insanlı mekiğin gönderildiği
Baykonur Uzay Üssü de Kazakistan sınırları içinde yer almaktadır.
|
Öte yandan Cezayir, Libya ve diğer bazı Kuzey Afrika ülkerinin toplam rezervleri ise dünya rezervlerinin %3.7′sidir.
Ayrıca Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri de doğal gaz ve petrol açısından oldukça zengin kaynaklara sahiptir. Örneğin Kazakistan’da şu ana kadar tespit edilmiş petrol miktarının 10-17.6 milyar varil olduğu bildirilmektedir. Doğal gaz kapasitesi ise 53-83 trilyon küp olarak tahmin edilmektedir. Türkmenistan’ın doğal gaz yataklarındaki miktar ise 98-155 trilyon küp olarak hesaplanmaktadır ve Türkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz üreticisidir.19 İslam ülkelerinin bazıları da çok değerli maden yataklarına sahiptir. Örneğin Özbekistan ve Kırgızistan altın üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerindendir. Türkiye, önemi son yıllarda daha da iyi anlaşılmış olan bor madeni açısından dünyanın en zengin rezervlerinden birine sahiptir. Tacikistan dünyanın en büyük alüminyum işleme tesislerine sahiptir.
|
İslam ülkeleri arasındaki ortak girişimler sayesinde,
hem ülkeler karşılıklı olarak birbirlerinin tecrübelerinden istifade
edecekler, hem de oluşturulan yatırım sahaları her iki tarafın ekonomisi
için de gelir kaynağı olacaktır. Her ülkenin sahip olduğu farklı
coğrafi ve ekonomik koşullar birer zenginliğe dönüşecek, bolluk ve
bereket artacaktır.
|
|
Yapılacak ortak yatırımlar ve ortak girişimler bu noktada önemli bir adım olacaktır. Ortak girişimler sayesinde, hem ülkeler karşılıklı olarak birbirlerinin tecrübelerinden istifade edecekler, hem de oluşturulan yatırım sahaları her iki tarafın ekonomisi için de gelir kaynağı olacaktır. Müslüman ülkelerin birbirlerine ekonomik destek vermeleri, daha önce de belirttiğimiz gibi, İslam ahlakına da uygundur. İhtiyaç içinde olana yardım etmek ve sosyal dayanışma Müslümanların önemli özelliklerindendir. Kuran’da pek çok ayette, ihtiyaç içinde olanların korunması bildirilmiştir. Toplum içindeki sosyal yardımlaşmanın toplumlararası düzeyde de yürütülmesi gerekir. Üstelik bir iş birliği kapsamında gerçekleşecek ülkelerarası yardımlaşma tek yönlü olmayacaktır. Böylece hem iş imkanları artacak hem de her iki toplumda da gelir seviyesi yükselmeye başlayacaktır. Bir ülkede petrol üretilirken, belki bir diğerinde bu petrol işlenecek, tarım imkanları sınırlı olan bir İslam ülkesinin ihtiyaçları tarım zengini ülkeler tarafından giderilecektir. İş gücü sınırlı olan bir ülkenin bu eksikliği bir başka İslam ülkesi tarafından karşılanacak, iş gücü olan ancak sanayisi gelişmemiş ülkelerde de, gelişmiş olanlar çeşitli yatırımlar yapabileceklerdir. Yatırımın yapıldığı ülke gibi, yatırımı yapan veya yatırıma katkıda bulunanlar da bu durumdan gelir elde edeceklerdir. Bilgi birikimi ve tecrübe paylaşımı bereketi artıracak, teknolojik gelişmelerden tüm Müslümanlar gereği gibi yararlanacaklardır.
İslam dünyasının imkanlarını ve gücünü birleştirmesini sağlayacak ortak girişimlerle, yüksek teknoloji ürünü olan pek çok malzeme Müslüman ülkelerde de üretilebilecektir. Oluşturulacak İslam ortak pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır. Müslüman ülkeler diğer yatırım gruplarına karşı ortak bir güç olarak hareket edebilecek ve küresel ekonominin önemli bir parçası haline geleceklerdir.
|
Müslüman ülkelerden bazı resimler: (Solda) Fas, Tunus. (Sağda) Tunus, Amman.
|
Tüm bunlar ancak merkezi bir kurumun önderliği ve koordinasyonuyla gerçekleştirilebilir. Bunun sağlanması ise, öncelikle İslam ülkelerinin gerçek Kuran ahlakının ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetinin gerektirdiği ahlak yapısını toplumlarında yerleştirmeleri, kısacası İslami bir kültürel uyanışla mümkündür. Türk İslam Birliği, hem bu kültürel uyanışa, hem de onun sonuçları olan siyasi ve ekonomik iş birliklerine öncülük etmelidir. İslam’ın Müslümanlar arasındaki dayanışma konusundaki hükümleri, bu konuda tüm Müslümanlar tarafından dikkate alınmalıdır. Allah Kuran’da insanlara mal hırsından korunmayı, ihtiyaç içinde olanları koruyup gözetmeyi ve yardımlaşmayı emretmiştir. İman edenlerin mallarında, ihtiyaç içinde olanlar için bir pay vardır. (Zariyat Suresi, 19) Konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir:
Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)
Geniş-imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah’ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir. (Talak Suresi, 7)
|
Mü’min
erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği
emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı
verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın
kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
Moti Mescidi, 1662, DelhiBadşahi Camisi, 1673, Pakistan |
MPL RÖPORTAJI, 21 KASIM 2008
Adnan Oktar: Osmanlı deyince benim aklıma hep
adalet, sevgi, bereket, bolluk, huzur, saygı, ihtişam, nezaket,
estetik, o güzelim Osmanlı kubbeleri, Osmanlı müziği, Osmanlı yemekleri,
Osmanlı adabı, Osmanlı edebi, Osmanlıcanın güzel hitapları, Osmanlıca o
güzel sözler ve dünyaya adalet saçan muhteşem bir siyasi mekanizma
aklıma gelir Osmanlı denince bütün bunlar geliyor. Dünyanın yeni bir
Osmanlıya, modern bir Osmanlıya ihtiyacı insanın suya ihtiyacı gibi. Yani Türk İslam Birliği, Türkiye’nin liderliğinde, Türk devletlerin desteğinde büyük bir Türk İslam Birliği. Bu
dünyanın adeta cennet hayatına dönmesi demektir. Ekonomik yönden
fevkalade zengin olması demektir, Avrupa’nın, Amerika’nın, Rusya’nın ve
Çin’in. Çünkü bütün İslam ülkelerinin, bütün Türk ülkelerinin petrolü ve
madenleri bu ülkelere akacaktır. Oralardan alınacak teknik aletlerle,
teknik imkanlarla onlar da ticaretlerini geliştirmiş olacaklardır. Gelip
hastaneler kuracaklar, tesisler, yollar açacaklar. Biz gideceğiz
onların işyerlerinde, diğer uygun çalışma yapılacak yerlerinde faydalı
faaliyetler yapacağız, faydalı çalışmalar yapacağız. Karşılıklı hem
teknoloji hem bilim hem sanat alışverişi olacak. Terör ani şekilde
duracaktır. Kökünden ve kesinlikle duracaktır. Teröre harcama diye bir
konu olmayacaktır. Bunun sonucunda huzur ve istikrar da olacağı için
bereket ve bolluk, rivayetlerin açıklaması ile yani yağmur gibi olacak.
Müthiş bir ferahlık olacaktır. Çağımız Osmanlı çağıdır. Türklük çağıdır.
Türk İslam Birliği çağıdır. İslam’ın sosyal adaletinin, güzel ahlakının
hakim olma çağıdır. Bunların hepsini önümüzdeki 10 yıl 15 yıl
içerisinde göreceğiz inşaAllah… İşte Türk İslam Birliği bu neşesizliği
de kıracak, yani bir mutluluk ve sevinç patlaması olacaktır, bir bayram
havası olacak, günler bayrama dönüşecektir. Türk İslam Birliği’nde
mesela Suriye, Suriye olarak kalır yani devletin üniter yapısı aynen
korunacak. Ama coşkun bir sevgi dolar, büyük bir bereket dolar.
Kapıların açık olması, baskının kalkması istikrar demek, vergilerin
düşürülmesi demek, insanların beynindeki bütün baskıların çözülmesi
demektir yani müthiş bir ferahlık olur. Yoksa insanlar çok
yeteneklidir sevgiye de, canlılığa da, çoşkuya da, ticarete de, sanata
da. Sadece kafasının üstünde baskı olmaması gerekir. İnsanın üstündeki
baskıyı kaldırdın mı onun dimağı açılır, beyni açılır, Allah ona müthiş
bir telif gücü verir ve muazzam şeyler yapmaya başlar. Mesela müthiş
yollar yapar, sanatsal güzel eserler yapar, bahçeler yapar, bağlar
parklar her şey yapar. Ama üstüne gelinmemesi gerekir. Yani ağır
vergilerle bunaltılmaması, faizle bunaltılmaması ve yahut sosyal
baskılarla bunaltılmaması gerekir. Hür ortamda insanlar çok güzel şeyler
yaparlar Allah’ın dilemesiyle. Onun için Türk İslam Birliği’nde bu
konuları ince ince düşünmeye gerek yoktur. Sadece bu konuların
halledilmesi gerekiyor, pasaport ve vizenin kalkması yani ülkeler
arasında ve coşkun bir sevgi ve kardeşlik anlayışının hakim olması
gerekiyor Allah korkusuna ve Allah sevgisine dayalı.Çünkü hepimiz Allah’ın tecellileriyiz. Hıristiyanları da Allah yaratıyor, Musevileri de Allah yaratıyor. Kaderlerini onlar yaşıyorlar. Hepsine biz şefkat duyuyoruz Allah’ın yarattığı kullar olarak. Bunun uygulanması demek terörün de kendiliğinden ortadan kalkması demek. Çünkü terör sen dur demeden durur böyle bir ortamda. Yani terörün bütün teknik alt yapısı kaybolmuş demektir böyle bir durumda. İdeolojik temeli de kalmıyor, sosyal temeli de kalmıyor, felsefi temeli de kalmıyor hiçbir şeyi kalmamış oluyor. Kendiliğinden çöker, gelip teslim olurlar konu biter. |
Huzur ve Güvenliğin Sağlanması
|
20. yüzyıl boyunca İslam dünyasının büyük bölümü, daimi bir savaş, çatışma ve istikrarsızlık içinde kaldı. Bu dönem kaynakların boşa harcanmasına, ekonomik ilerlemenin neredeyse durmasına, yaşam standartının çok düşük düzeye inmesine, hepsinden önemlisi milyonlarca Müslümanın hayatına mal oldu. Halen de bazı Müslüman ülkeler arasında anlaşmazlıklar devam etmekte, zaman zaman gerilim artmaktadır. Müslüman ülkelerle Müslüman olmayan güçler arasındaki savaş ve çatışmalar da büyük bir huzursuzluk ve istikrarsızlık nedenidir. Türk İslam Birliği’nin sağlanmasının Müslümanlara getireceği önemli yararlardan biri ise bu birliğin, Müslüman dünyasında huzur ve güvenliğin hakimiyetine aracı olmasıdır. Türk İslam Birliği, hem Müslümanlar arasındaki çatışma ve uzlaşmazlıklara çözüm getirmeli, hem de Müslümanlar ile başka güçler arasındaki savaş, çatışma ve gerginlik hallerini uzlaşı ve barış sağlayarak ortadan kaldırmalıdır. Barışın, örneğin bir Arap-İsrail barışının, İslam dünyasına getireceği güzellikleri kısaca şöyle maddeleyebiliriz:
-
Barış, her ülkenin silahlanmaya ayırdığı bütçenin azaltılmasını, bu paranın toplumların refahı için harcanmasını sağlayacaktır. Tüm Müslüman ülkeler ortak savunma paktının üyesi olacaklarından, daha az bütçe ile daha güçlü bir savunma ve korunma sağlanacaktır. Silah sanayi ve teknolojisi için yapılan yatırımlar, sağlık, eğitim, bilimsel ve kültürel gelişme gibi alanlara kaydırılabilecektir. Bu sayede elde edilebilecek kazancın büyüklüğü, rakamların incelenmesi ile daha net ortaya çıkacaktır: Ortadoğu ülkelerinin silahlanmaya ayırdıkları yıllık toplam tutar, Körfez Savaşı’nın patlak verdiği 1991 yılında 70.7 milyar dolardır. Bir sonraki yıl 52.2 milyar dolara gerilemiş, ancak takip eden yıllarda tekrar yükselmeye başlamıştır. 2000 yılında 61 milyar dolar olan savunma harcamaları, 2001 yılında 72 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir.
-
İslam dünyasının bazı bölgelerindeki mevcut istikrarsızlık ve çatışmalar diğer ülkelere göçe neden olmaktadır. Pek çok doktor, mühendis, akademisyen, bilim adamı, düşünür, yazar ülkelerinde kendilerini güvende hissetmedikleri için Batı’ya göç etmekte ve çalışmalarına orada devam etmektedir. Konuyla ilgili yapılan bir araştırma, yalnız Arap ülkelerinde yaşanan dış göçün Arap dünyasına yaklaşık 200 milyar dolar kaybettirdiğini göstermektedir. Arap ülkelerinden Batı’ya göç edenlerin 450 bini yüksek eğitim sahibidir.20 Barış ortamı, Arap dünyasındaki iç gerginliklerin de ortadan kalkması ile birlikte, bu göçe engel olacak, iyi eğitim almış bireylerin göçünün engellenmesi bu kişilerin çalışmalarından öncelikle Müslümanların faydalanmasını sağlayacaktır.
-
Barış sayesinde, Müslüman ülkelerin birbirlerinin bilgi birikimi ve tecrübelerinden faydalanmaları mümkün olacaktır. Barış, Müslümanların her alanda güçlerini birleştirmelerine, birbirlerinin eksik yönlerini telafi etmelerine, dolayısıyla çok daha etkin olmalarına sebep olacaktır.
-
Barışla birlikte ekonomik kalkınma da hız kazacanaktır. Günümüzde bazı Müslüman ülkeler arasında sınır problemleri başta olmak üzere çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar ekonomik sıkıntıların artmasına neden olabilmektedir. Örneğin, yer altı kaynaklarının taşınması ve dünyaya ihracında yaşanan kimi zorlukların temelinde ulaşım güzergahlarının güvenli olmaması vardır. Su kaynakları için de benzer bir durum geçerlidir. Müslüman coğrafyasının önemli bir bölgesi olan Ortadoğu’da su, anlaşmazlık konularının başında gelmektedir. Oysa Müslüman ülkelerin birbirlerine desteği ve anlaşmazlıkların uzlaşma yoluyla çözümlenmesi ile bu sorunlar tamamen gündemden kaldırılabilir.
-
İslam dünyası içindeki farklı kültürler ve etnisiteler, barış ortamında birer zenginliğe dönüşecektir. Anlayış ve diyaloğun olduğu bir ortamda, insanlar daha açık fikirli ve daha üretici olacak, farklı kültürlerin harmanlanmasıyla çok zengin bir medeniyet inşa edilecektir.
-
Barış, İslam coğrafyası dışında yaşayan Müslümanların da güç kazanmasına zemin hazırlayacaktır. Dünyanın pek çok ülkesinde İslam en hızlı büyüyen dinlerden biridir. Bu ülkelerde yaşayan farklı milletlere mensup Müslümanların ittifakı, tebliğ çalışmalarına hız kazandıracak, Müslümanların içinde bulundukları toplumlarda kültürel anlamda daha etkin olmalarını sağlayacaktır. Farklı farklı milletlerden küçük Müslüman toplulukların ayrı ayrı faaliyet göstermesiyle oluşacak etki ile, tüm imkanların birleştirilmesiyle ittifak halinde gösterilecek fikri çalışmaların oluşturacağı etki elbette çok farklıdır. Kuşkusuz Müslümanlar kendi milli kimliklerini de koruyacaklardır, ancak bunun yanında ortak bir Müslümanlık bilincinin ve ahlakının egemen olmasıyla, dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Müslümanların tek bir vücut olarak hareket etmeleri onları çok daha güçlü kılacaktır.
-
İslam dünyasında inşa edilecek barış, diğer dünya ülkeleri için de örnek bir model olacaktır. Böylece, dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan sorunlar İslam dünyası örnek alınarak barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulacaktır. Müslümanlar, gerçek Kuran ahlakı yaşandığında insanların huzura ve güvenliğe kavuşacaklarının canlı birer örneği olacak, insanlar İslam’ın barış ve esenlik dini olduğuna şahitlik edeceklerdir. İslam dünyasındaki barış belki de pek çok insanın Kuran ahlakına yönelmesine aracı olacaktır.
ASIA RFA PATRONLAR DÜNYASI RÖPORTAJI, 13 EKİM 2008
Adnan Oktar: Tabi ki, mesela Türk İslam Birliği olsa
ne kriz olur ne ekonomik açmaz olur, ne terör olur ne bir sıkıntı olur,
tam anlamıyla bir zenginlik, bolluk ama akıl almaz bir zenginlik ve
bolluk olur, yani olağanüstü bir zenginlik olacaktır ve müthiş bir refah
düzeyi olur.SAYIN ADNAN OKTAR’IN MARAŞ AKSU TV RÖPORTAJI, 20 KASIM 2008 Adnan Oktar: Ve muazzam bir silah harcaması ve muazzam bir personel harcaması yapıyor. Bunların hepsi kalkar, Türk İslam Birliği buradaki güvenlik konusunu kökünden halleder ve terör diye bir şey yeryüzünden silinir öyle bir şey kalmaz; bunu Amerika ister, dolayısıyla Rusya da ister. SAYIN ADNAN OKTAR’IN KANAL 67 RÖPORTAJI, 22 MART 2009 Adnan Oktar: Türk İslam Birliği oldu mu, teröristleri zaten arasan bulamazsın, yani “dur” demeye bile vaktimiz olmaz, “siz ne yapıyorsunuz?” demeye bile vaktimiz olmaz, zaten buhar olur onlar. Türk İslam Birliği oluştuğunda öyle bir konu kalmaz, yani daha kokusunu aldılar, şu andan bile titremeye başladılar, daha kokusunu alınca bile. |
İhtişamlı Bir Medeniyetin Yeniden İnşa Edilmesi
|
Öyleyse
Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını
yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin. (Nahl
Suresi, 114)
|
İslam medeniyetinin tarihini kitabımızın ilk bölümünde ele almıştık. Bu medeniyet, gelecekte Müslümanların nasıl bir ortama sahip olacaklarına işaret etmektedir. Tarihte Müslümanların köklü bir medeniyet inşa etmiş olmalarının temelinde Kuran ahlakına göre davranmış olmaları vardır. Allah Kuran’da insanlara düşünmeyi, gözlem yapmayı, incelikleri fark edebilmeyi emretmiştir. Çevresinde gördüğü varlıkları, içinde yaşadığı düzeni düşünmek ve bunların ardındaki hikmeti anlamaya çalışmak Müslümanın görevidir. Rabbimiz bir ayetinde şu şekilde buyurmuştur:
Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ‘göz alıcı ve iç açıcı’ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) ‘İçten Allah’a yönelen’ her kul için ‘hikmetle bakan bir iç göz’ ve bir zikirdir. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 6-10)
Kuran ahlakını yaşayanlar dogmaların, batıl inanışların ve saplantıların etkisinde kalmadan düşünürler. Çevrelerinde gördükleri herşeyi ve karşılaştıkları her olayı çok yönlü değerlendirirler. Dolayısıyla içinde bulundukları çağdan çok daha ilerisini görebilir, düşünebilirler. Bu özellikleri insanlığa yarar sağlayacak buluşlar yapmalarına, hayatı kolaylaştıracak ve konforu artıracak sistemler geliştirmelerine aracı olur. Türk İslam Birliği’nin sağlanmasıyla birlikte, bu vizyonu kazanacak Müslüman toplumlarda bilim ve teknoloji alanında yeni bir çığır açılacak, Müslümanlar bilimi üreten bir medeniyet meydana getireceklerdir.
İman edenlerin sahip olduğu ince düşünce ve derin kavrayışın kendisini gösterdiği alanlardan biri de sanattır. Sanatın özünde, düşünmek, incelikleri fark edebilmek, gördüklerinden zevk alıp bunları başkalarının da zevk alabileceği şekilde sunabilmek yatar. İman eden ve Kuran ahlakını yaşayan bir insanın sanat anlayışı çok üstündür. Çünkü müminler sanatı İlahi bir güzellik olarak düşünür ve sanatsal eserleri Allah’ın gücünü ve kudretini, yaratılıştaki ihtişamı yansıtan araçlar olarak görürler. İslam toplumlarında sanatçılar Allah’ın yarattıklarında gördükleri güzelliklerden aldıkları ilhamla benzersiz eserler ortaya koyarlar. Kuran ahlakından ve derinliğinden kaynaklanan bu eserlerde, benzersiz bir kabiliyet ve çok zengin bir akıl gücü vardır. Türk İslam Birliği’nin kurulması sayesinde Müslümanların sanat zevkini yansıtan çok daha fazla eser ortaya konulacak, şehirler güzelleştirilecek, ihtişamlı binalar inşa edilecek, yaşam kalitesi çok yükselecektir.
SAYIN ADNAN OKTAR’IN BAŞKENT TV RÖPORTAJI, 13 ŞUBAT 2009
Adnan Oktar: Manevi zemini olmayan bir
ekonomik birlik zaten gitmez. Kimse kimseye para vermez, kimse kimseye
yardımcı olmaz, hiçbir İslam ülkesi kimseye bir şey vermez. Diğer Türk
devletleri de kimseye yardım etmez. Müthiş bir egoistlik, bencillik
olur. Türk İslam Birliği’nin ana amacı coşkun ve delice bir
sevgidir. Allah korkusu, Allah sevgisidir ve manevi heyecandır. Öyle bir
ortamda insanlarda mal hırsı kalmaz dağıtır insan. Mesela
petrol mü var, “al götür kardeşim”, der. “Senin olsun, hibe ediyorum. Fi
sebilillah senin olsun.” Maden, mesela Türkiye alır gönderir Suudi
Arabistan’a. Onlar petrol gönderir. Buradan işçi gider, Allah rızası
için gider çalışır. Onlar, onlara Allah rızası için oluk gibi para
verir. Bu dostluk ve kardeşlik ortamında tabi akıştır bunlar.
Zenginliği bu sağlar, bu zemin sağlar. O cömertlik, dostluk, fedakarlık,
egoist ve bencil olmama ruhundan çıkar zenginlik. Egoistlik, bencillik,
maddeci yaklaşım, ekonomik birlik kafasıyla yaklaşılırsa aile yapısına
kadar ekonomik bir egoistlik meydana gelir. Aileler kendi içerisinde
egoistleşir, milletler kendi içerisinde egoistleşir, şehirler
egoistleşir, mahalleler egoistleşir, herkes herkesle bağlantısını keser
yani sevgi yok olur. Sevginin olduğu ortamda mecburen zenginlik olur. Ben
sevdiğim bir insana para veririm, imkanımı veririm, arabamı veririm,
evimi veririm, gel kullan derim. Fabrikamda kazandığım paranın hepsini
veririm, sizin olsun derim. İnsan sevdiğine karşı coşkuludur. İçi rahat
etmez. Sevgi olmadan bunlar olmaz. Onun için Allah sevgisine dayalı
olacaktır Türk İslam Birliği. Çok önemlidir bu. |
Elbette tüm bunların gerçekleşmesi için tüm İslam dünyasında büyük bir uyanış gerekmektedir. Müslümanları ilerlemeden alıkoyan batıl gelenekler, sosyal yapılar, zihniyetler kaldırılmalı, bunların yerine, İslam’ın ilk nesillerinde olduğu gibi, Kuran ahlakına dayalı, dolayısıyla akılcı, şevkli, kararlı, geniş ufuklu bir ahlak ve vizyon yerleştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki İslam, dünyayı tamamen terk etmeyi gerektiren bir din değildir. Aksine, Müslümanın görevi tüm dünyayı gerçek yüzüyle kavramak ve bu yolla tüm insanlığa ışık tutmaktadır. Dünyanın nimetlerine sahip olmak ise Müslümanların hakkıdır. Nitekim samimi olarak iman edenler ve Allah’ın emrettiği gibi yaşayanlar, Allah’ın Kuran’da inanan kullarına müjdelediği güzelliklerin hepsini yaşayabileceklerdir. Allah ayetinde iman eden müminleri dünyada da güzel bir hayatla yaşatacağını şöyle bildirmektedir:
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
İslam Ahlakının Diğer İnsanlaraTanıtılması
“Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun…” (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle, Allah’ın Kuran’da iman edenlere bildirdiği önemli sorumluluklardan biri de, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve insanları İslam ahlakına davet etmektir. Ne var ki, günümüzde İslam dünyasının içinde bulunduğu dağınıklık, Müslümanların bu önemli görevlerini gereği gibi yerine getirmelerine engel olabilmektedir. Oysa özellikle son dönemde diğer medeniyetlerde İslam’a yöneliş artmış ve insanlara gerçek Kuran ahlakını anlatmanın önemi daha belirginleşmiştir. Allah’ın varlığı, birliği, İslam ahlakının gerekleri; Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatı; Kuran’da bildirilen hükümler; İslam toplumunun nasıl olması gerektiği gibi konular son dönemlerde Batı dünyası içinde en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. İslamiyet’e ilgi duyan insanlar kuşkusuz ki en doğru bilgiyi Müslümanlardan alabilirler. Bu nedenle Müslümanların İslam’ı en iyi şekilde temsil etmeleri gerekmektedir. Müslümanlar tarafından insanlara İslam’ı en güzel şekilde tanıtacak eserlerin hazırlanması, bu yönde gerekli görsel malzemenin temin edilmesi, toplantı ve konferanslar düzenlenerek mümkün olduğunca çok sayıda insana ulaşılmaya çalışılması, her Müslümanın çevresindeki insanlara bu yönde örnek olması büyük önem taşımaktadır.
SAYIN ADNAN OKTAR’IN MALATYA TV RÖPORTAJI, 22 ŞUBAT 2008
Adnan Oktar: Kardeşlerime müjdeliyorum,
önümüzdeki günler çok güzel olacak inşaAllah. Türkiye çok büyük olacak,
İslam aleminde Türklük aleminde büyük bir birleşme ve büyük bir ilerleme
olacak. Medeniyette akıl almaz bir ilerleme olacak. Hz. Süleyman devri
gibi inşaAllah. Onu andırır tarzda mükemmel, güzel bir şey olacak. O
devir gibi olamaz. Çünkü Kuran’da onun bir özelliği vardır, ama büyüklük
ve ihtişam, güç açısından her devrin kendine has bir özelliği vardır.
Çok mükemmel olacak inşaAllah. Kardeşlik, birlik ve beraberliği iyice
güçlendirmek, tefrikadan şiddetle kaçınmak, cemaat ayrılıklarından
tedirgin olmamak, bunları bir rahmet bilip, kardeşliğimizi iyice
pekiştirmemiz gerekiyor inşaAllah. Darwinizm’e materyalizme karşı ciddi
bir tavır koymak, kitaplarımdan bu yönde istifade edebilirler, zaten
ücretsiz internetten indirilebiliyor biliyorsunuz. |
İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Türk İslam Birliği’nin kurulması, Kuran ahlakını yaymak için yapılacak bütün çalışmalara hız kazandıracaktır. Müslümanların birlik içinde hareket ediyor olmaları, pek çok konuda olduğu gibi, bu konuda da yapılan işleri bereketlendirecektir. Doğru bilgi en hızlı ve en güzel şekilde tüm insanlara ulaşacaktır. Şu anda da bireysel ve toplu olarak dünyanın farklı bölgelerinde, Müslümanlar tarafından İslam’ı yaymak ve tanıtmak için çeşitli faaliyetler yapılmaktadır. Ancak Türk İslam Birliği’nin kurulması, bu faaliyetleri daha programlı bir hale getirecek, Kuran ahlakını yaymak için sistemli bir çalışma yürütülmesi sağlanacaktır. Ayrıca sözde İslam adına ortaya çıkan, ama gerçekte İslam dışı bir saldırganlık ve kabalık sergileyen birtakım kimselerin de önüne geçilecek, gerçek İslam ahlakının ne olduğu tanımlanarak birtakım kimselerin çizdiği yanlış imajlar ortadan kaldırılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder